Sitenin sağında bir giydirme reklam
NEMS
Neslihan Atmaca
Köşe Yazarı
Neslihan Atmaca
 

Bir Avuntu Aradık Durduk

    Ne güzel demiş Yaşar Kemal “İnsan evrende gövdesi kadar değil,yüreği kadar yer kaplar.” Bu dünyayı biraz daha iyi bırakarak terk etmek aslında hiç de zor değil. Karakterli olmak deyince, herkesin söyleyecek o kadar şeyi var ki…   Peki bunu bir meziyet gibi göstermek neden? Bizim sahip olmamız gereken “sağlam”lık bu değil midir? Elimizdeki güç büründüğümüz karakterdir. İnsanın büyüklüğü sahip olduğu maddi varlıklarla değil, verdikleri ile ölçülür diyen bir arkadaşımın, bu sözünün tam tersi bir davranış sergilediğinde, bahsettiği güçten ne kadar yoksun olduğunu kendisinin bile fark etmediğini gördüm.   Eskiden doğru olanı herkes biler ama uygulamaz derdik. Şimdi ise artık doğrunun tanımı ve şekli bile değişir oldu. Kaç kişi varsa etrafınızda o kadar ayrı doğru oluşmaya başladı. Kendisi ile yüzleşmek istemeyen insanın yanlışları daha da artmaya devam etti. Gölgesinin eğriliği ile avunanlar şimdi ayakta durmanın azameti içinde.   Kişiyi bu kadar uçurum kenarında yürüten şey, vazgeçmesi imkansız olan ihtirasıdır. Bir kere tatmaya görsün onu, kibrinin pençesinde hep daha fazlası için uğraşmaya başlar. Daha kötüsü de onunla iyi geçinmek isteyenler artık duymak istediklerini konuşmaya başlarlar.   Bir de bu vardır değil mi? İnsan her zaman duymak istediğini bekler. Bir avuntu kaç eğilmenin değneği olmuştur? Bu değneğin kim tarafından verildiği önemli değildir, yeter ki kendisini kandıracak türden olsun.   Aslında hayat bize yalan söylemiyor. Dinlemek istemeyen ve her geçen gün kulaklarımızı tıkamayı tercih eden bizleriz. Doğruyu bilerek yanlış yapan, aklı ile övünen ve kendini kandırmada usta olan tek varlık olarak devam ediyoruz.   Sanırım üçüncü halin imkansızlığını da zorlamaya başladık.   Hatta o kadar normalleştirdik ki mahrem şeyleri; buna karşı çıkanlar, değer hatırlatanlar suçlu oldu. Her geçen gün sosyal medyada yayınlanan ve birbiri ile tutarsızlıkta yarışan görüntü ve haberler bunun bir örneği olarak karşımızda.   Peki şimdi ne mi oldu?   Doğan Cüceloğlu’nun sözleri cevabı vermiş zaten:   Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez!...    
Ekleme Tarihi: 23 Mart 2022 - Çarşamba

Bir Avuntu Aradık Durduk

 

 

Ne güzel demiş Yaşar Kemal “İnsan evrende gövdesi kadar değil,yüreği kadar yer kaplar.” Bu dünyayı biraz daha iyi bırakarak terk etmek aslında hiç de zor değil. Karakterli olmak deyince, herkesin söyleyecek o kadar şeyi var ki…

 

Peki bunu bir meziyet gibi göstermek neden? Bizim sahip olmamız gereken “sağlam”lık bu değil midir? Elimizdeki güç büründüğümüz karakterdir. İnsanın büyüklüğü sahip olduğu maddi varlıklarla değil, verdikleri ile ölçülür diyen bir arkadaşımın, bu sözünün tam tersi bir davranış sergilediğinde, bahsettiği güçten ne kadar yoksun olduğunu kendisinin bile fark etmediğini gördüm.

 

Eskiden doğru olanı herkes biler ama uygulamaz derdik. Şimdi ise artık doğrunun tanımı ve şekli bile değişir oldu. Kaç kişi varsa etrafınızda o kadar ayrı doğru oluşmaya başladı. Kendisi ile yüzleşmek istemeyen insanın yanlışları daha da artmaya devam etti. Gölgesinin eğriliği ile avunanlar şimdi ayakta durmanın azameti içinde.

 

Kişiyi bu kadar uçurum kenarında yürüten şey, vazgeçmesi imkansız olan ihtirasıdır. Bir kere tatmaya görsün onu, kibrinin pençesinde hep daha fazlası için uğraşmaya başlar. Daha kötüsü de onunla iyi geçinmek isteyenler artık duymak istediklerini konuşmaya başlarlar.

 

Bir de bu vardır değil mi? İnsan her zaman duymak istediğini bekler. Bir avuntu kaç eğilmenin değneği olmuştur? Bu değneğin kim tarafından verildiği önemli değildir, yeter ki kendisini kandıracak türden olsun.

 

Aslında hayat bize yalan söylemiyor. Dinlemek istemeyen ve her geçen gün kulaklarımızı tıkamayı tercih eden bizleriz. Doğruyu bilerek yanlış yapan, aklı ile övünen ve kendini kandırmada usta olan tek varlık olarak devam ediyoruz.

 

Sanırım üçüncü halin imkansızlığını da zorlamaya başladık.

 

Hatta o kadar normalleştirdik ki mahrem şeyleri; buna karşı çıkanlar, değer hatırlatanlar suçlu oldu. Her geçen gün sosyal medyada yayınlanan ve birbiri ile tutarsızlıkta yarışan görüntü ve haberler bunun bir örneği olarak karşımızda.

 

Peki şimdi ne mi oldu?

 

Doğan Cüceloğlu’nun sözleri cevabı vermiş zaten:

 

Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez!...

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lalehaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.