Son dönemde her köşe başında bir “iş insanı” çıkıyor karşımıza.
Bir haberin altında, bir TV programının köşesinde, sosyal medya biyografisinde, hatta kendi bastırdığı kartvizitte…
Hepsi kendini “iş insanı” ilan etmiş.
Ama sorsan; ne bir vergi levhası, ne bir çalışanı, ne bir faaliyet adresi var.
Toplumda yer edinmenin, saygı görmenin yolu artık ne yazık ki üretmekten çok unvan yapıştırmak olmuş.
Oysa gerçek iş insanı, sabah kepenk açan, vergi ödeyen, istihdam sağlayan, risk alan kişidir.
“Ben iş insanıyım” demekle olunmaz; işini yapan, topluma katkı sunan, devletine sorumluluğunu yerine getiren bu sıfatı hak eder.
Madem “iş insanısın”, soralım o zaman:
Nerede senin vergi levhan?
Nerede SGK kaydın, nerde üretimin?
Sadece reklamda, mikrofonda, sahte başarı hikâyelerinde varsın.
Gerçekler net:
Unvanla değil, emekle kazanılır saygı.
Kendi adını büyütmek istiyorsan önce üreten biri ol, sonra konuş.
Çünkü sahte unvanlar bir gün düşer; ama emekle yazılan isim, hep ayakta kalır.