Bazen öyle insanlar çıkar karşına… Kendini hep haklı zanneder, herkesi eleştirir ama dönüp bir kere aynaya bakmaz.
Sen konuşursun, o laf çevirir. Sen samimiyetle yaklaşırsın, o hesapla yürür.
Ve bir noktada sormak gelir içinden, hem de içini yakan bir netlikle:
"Asıl sen ne ayaksın birader?"
Herkesin ne olduğunu, ne yaptığını konuşuyorsun. Her işte varsın ama aslında hiçbir yerde yoksun.
Maskelerin çok, rollere alışmışsın. Ama unuttuğun bir şey var:
Gerçekler eninde sonunda sahneye çıkar, perde kapansa bile.
Dost musun, düşman mı belli değil. Yanında gibi durup arkandan konuşanlardan mı, yoksa kıskandığını alkışlayanlardan mı?
Seninle bir masaya oturunca bile insan sırtını kollamak zorunda kalıyor.
O yüzden son söz şu:
İnsan önce kendi ayaklarına bakmalı. Nerede durduğunu, nereye bastığını bilmeli.
Yoksa ayağı kayınca tutunacak hiç kimse kalmaz etrafında.
O yüzden soruyoruz sana yüksek sesle, hem de gözünün içine baka baka:
"Asıl sen ne ayaksın, onu söyle birader?"