Sitenin sağında bir giydirme reklam
NEMS
Sema Yurtbilir Yavuz
Köşe Yazarı
Sema Yurtbilir Yavuz
 

Yazıklar olsun bize!

  İki çocuğu toprağa verdik. Acılı bir anne bıraktık geride: Dilek Yardım’ı. Erkek şiddetini yine haklı gösterecek bahaneler aradık. Öldürenle empati kurduk. “Kadın, adamı ne duruma getirdi ki, adam çileden çıkmış, cinnet getirmiş, çocuklarını öldürmüş” dedik. “Devlet erkekleri de düşünseydi bu acı olay gerçekleşmezdi” dedik. Tecavüz eden erkekle empati kurduğumuz gibi, öldüreni de haklı gösterecek sebepler aradık. Vicdanımız kurusun! Elif ve Hira’yı, iki küçük yavruyu koruyamadık. Neden koruyamadık diye sormak yerine, yine kadını suçladık, yasal düzenlemeleri suçladık.   Acılı anne “Hepinize kızgınım, herkese kızgınım!” derken ben bu sözleri üzerime alınıyor ve gözyaşlarımı tutamıyorum. Sizin yüreğiniz nasıl dayanıyor “Kimsem kalmadı, yavrularımdan hatıra iki emzik kaldı elimde…” diyen anneye?   Dilek haklı hepimize kızmakta. Hiç bir şey yapmadık onu korumak için. “Kapı kapı dolaştım, bu adam deli, bizi koruyun dedim, kimse yardım etmedi”diyor. Boşanma sebebi de 6 yıldır gördüğü şiddet. 6284 Sayılı kadına yönelik şiddeti önlemek için getirilen kanun hakkında, “aile yıkıyor” diye bangır bangır bağıran, oturduğu yerden ahkâm kesenler! Bakın işte size acı bir ispat. 6284 Sayılı Kanun değil, kanunun uygulanmaması iki masum çocuğun hayatına mal oldu. Bunun için size de yazıklar olsun! Kötülüğü engellemediğiniz gibi, engelleyecek vasıtaları yok etmeye çalıştığınız için yazıklar olsun!   Bir yazıklar olsun da size yolluyorum ey kanunu uygulayıcıları! Kadın kapı kapı dolaşıyor “ne olur bizi koruyun!” diye. “Bu adam deli” diyor, “Zarar verecek bize” diyor. Ölüm “ben geliyorum!” diyor. Peki siz ne yapıyorsunuz? Kanun size oldukça geniş yetkiler vermişken, sadece bir uzaklaştırma kararı verip yolluyorsunuz her zamanki gibi. Adam silahla kapısına dayanmış kadının. Riskin büyüklüğünü göremeyecek kadar basiretsiz misiniz? İnin o zaman o makamlardan! Bir tek uzaklaştırma kararı çıkarılır mı böyle riskli bir durumda? Yanına bir koruma verilemez miydi bu kadının? Böyle dediğimizde aldığımız cevap hep aynı: “Her mağdura bir koruma verecek personeli nereden bulalım?”. Kardeşim biz size her mağdura bir personel verin demiyoruz ki, riskli durumları iyi değerlendirin ve risk yüksekse koruma atayın diyoruz. İş yapmak istemeyene bahane çok.   Bir diğer konu, uzaklaştırma kararını ihlal edene uygulanacak tazyik hapsi konusu. Bu hapis 3 günden 10 güne kadar. Caydırıcı özelliğe sahip. Fakat olayımızda tazyik hapsi uygulanmış mı? O da yok. Adam tedbir kararını ihlal etmiş ama tazyik hapsini uygulamak için, yine memurun keyfiyetine göre uzayan bir prosedür beklenmiş. Bu arada olan olmuş tabi. Adam, “koruma altında olduğu halde korunamayan” kadını ve çocukları gafil avlamış. Evet şu durumda bir “yazıklar olsun!”u da siz hak ettiniz sayın uygulayıcılar. Yazıklar olsun size! Koruyamadınız minicik günahsız yavruları. Günahınız büyük. Umursamazsınız. İhmalkârsınız. Elinizde kanunun verdiği yetkiler varken işinizi gereği gibi yapmadınız. O iki küçük yavrunun kanları bulaştı elinize. Neyle yıkarsanız yıkayın çıkmayacak.   Yazıklar olsun size Dilek’in ailesi, anne-babası! Kızınızı korumadınız. “Çocuklarını bırakıp gelirsen boşanabilirsin, yoksa gelme!”dediniz. Bir anne nasıl kopardı çocuklarından? Düşünmediniz. Tek başına bıraktınız yavrunuzu. Tek başına savaştı sizin gibi düşünenlerle. Elinde iki emzik kalana kadar. Şimdi size de kızgın Dilek. Dilek haklı. Dilek’in bağrı yanıyor. Söndürebilir misiniz bu ateşi? Artık istemediğiniz o iki küçük çocuk yok Dilek’in yanında. Ama Dilek de yok artık.   Bir de bu acıya rağmen hala utanmadan “devlet biraz da erkekleri düşünsün!”diyen kaynı var Dilek’in. Yazıklar olsun sana da. Vicdanın kurumuş senin. İnsanlığın kalmamış. Senin gibi düşünenlere de yazıklar olsun. Zaten bu kafa yapısı değil mi canımızı yakan, kanunları uygulatmayan? Birçok insan senin gibi düşündüğü için bugün bu acıyı yaşıyoruz. Kanunu uygulayanlar da senin gibi düşündüğü için Dilek derdini anlatamadı, Dilek’i ve yavrularını korumadılar. Şimdi Dilek soruyor: “Ben kimden hesap sorayım?” Yıllardır sıradan vatandaşından kanun uygulayıcısına, her kesime eğitimler veriyoruz hala anlatamıyoruz, öğretemiyoruz. Önce şu zihniyetinizi değiştirin. Şiddet gören kadın “ne yaptı da şiddeti hak etti?” bakışından kurtulun artık. Akşam vakti sokaktaki kadına “yollu” gözüyle bakmaktan kurtulun, boşanmış kadına “dul” demekten, müsait kadın olarak görmekten kurtulun! Kadının kıyafetini tahrik alameti olarak görmekten, görenleri savunmaktan vaz geçin artık. Tecavüzcüyle, katille empati yapmayı bırakın.   “Kaç kere istedim boşanamadım bu adamdan” diyor Dilek. “Çünkü dul diyeceklerdi bana. Kötü gözle bakacaklardı. Oysa boşanmak günah mı, şiddet görmeye devam mı etseydim?” diyor. Hepimiz günahkârız. Hepimiz suçluyuz bu cinayette. Dilek’e, Dileklere bu sıfatları yakıştırdığımız için, kınadığımız için, bu kötü kaderde hepimizin parmağı var.   “İki gün sonra hepiniz unutacaksınız bunları”diyor Dilek. Evet unutacağız. Ama Dilek’in bedduası peşimizi bırakmayacak. Şimdi kaçın bakalım bu lanetten, bu bedduadan, kaçacak yer bulabilecek misiniz?!  
Ekleme Tarihi: 07 Ocak 2018 - Pazar

Yazıklar olsun bize!

 

İki çocuğu toprağa verdik. Acılı bir anne bıraktık geride: Dilek Yardım’ı. Erkek şiddetini yine haklı gösterecek bahaneler aradık. Öldürenle empati kurduk. “Kadın, adamı ne duruma getirdi ki, adam çileden çıkmış, cinnet getirmiş, çocuklarını öldürmüş” dedik. “Devlet erkekleri de düşünseydi bu acı olay gerçekleşmezdi” dedik. Tecavüz eden erkekle empati kurduğumuz gibi, öldüreni de haklı gösterecek sebepler aradık. Vicdanımız kurusun! Elif ve Hira’yı, iki küçük yavruyu koruyamadık. Neden koruyamadık diye sormak yerine, yine kadını suçladık, yasal düzenlemeleri suçladık.

 

Acılı anne “Hepinize kızgınım, herkese kızgınım!” derken ben bu sözleri üzerime alınıyor ve gözyaşlarımı tutamıyorum. Sizin yüreğiniz nasıl dayanıyor “Kimsem kalmadı, yavrularımdan hatıra iki emzik kaldı elimde…” diyen anneye?

 

Dilek haklı hepimize kızmakta. Hiç bir şey yapmadık onu korumak için. “Kapı kapı dolaştım, bu adam deli, bizi koruyun dedim, kimse yardım etmedi”diyor. Boşanma sebebi de 6 yıldır gördüğü şiddet. 6284 Sayılı kadına yönelik şiddeti önlemek için getirilen kanun hakkında, “aile yıkıyor” diye bangır bangır bağıran, oturduğu yerden ahkâm kesenler! Bakın işte size acı bir ispat. 6284 Sayılı Kanun değil, kanunun uygulanmaması iki masum çocuğun hayatına mal oldu. Bunun için size de yazıklar olsun! Kötülüğü engellemediğiniz gibi, engelleyecek vasıtaları yok etmeye çalıştığınız için yazıklar olsun!

 

Bir yazıklar olsun da size yolluyorum ey kanunu uygulayıcıları! Kadın kapı kapı dolaşıyor “ne olur bizi koruyun!” diye. “Bu adam deli” diyor, “Zarar verecek bize” diyor. Ölüm “ben geliyorum!” diyor. Peki siz ne yapıyorsunuz? Kanun size oldukça geniş yetkiler vermişken, sadece bir uzaklaştırma kararı verip yolluyorsunuz her zamanki gibi. Adam silahla kapısına dayanmış kadının. Riskin büyüklüğünü göremeyecek kadar basiretsiz misiniz? İnin o zaman o makamlardan! Bir tek uzaklaştırma kararı çıkarılır mı böyle riskli bir durumda? Yanına bir koruma verilemez miydi bu kadının? Böyle dediğimizde aldığımız cevap hep aynı: “Her mağdura bir koruma verecek personeli nereden bulalım?”. Kardeşim biz size her mağdura bir personel verin demiyoruz ki, riskli durumları iyi değerlendirin ve risk yüksekse koruma atayın diyoruz. İş yapmak istemeyene bahane çok.

 

Bir diğer konu, uzaklaştırma kararını ihlal edene uygulanacak tazyik hapsi konusu. Bu hapis 3 günden 10 güne kadar. Caydırıcı özelliğe sahip. Fakat olayımızda tazyik hapsi uygulanmış mı? O da yok. Adam tedbir kararını ihlal etmiş ama tazyik hapsini uygulamak için, yine memurun keyfiyetine göre uzayan bir prosedür beklenmiş. Bu arada olan olmuş tabi. Adam, “koruma altında olduğu halde korunamayan” kadını ve çocukları gafil avlamış. Evet şu durumda bir “yazıklar olsun!”u da siz hak ettiniz sayın uygulayıcılar. Yazıklar olsun size! Koruyamadınız minicik günahsız yavruları. Günahınız büyük. Umursamazsınız. İhmalkârsınız. Elinizde kanunun verdiği yetkiler varken işinizi gereği gibi yapmadınız. O iki küçük yavrunun kanları bulaştı elinize. Neyle yıkarsanız yıkayın çıkmayacak.

 

Yazıklar olsun size Dilek’in ailesi, anne-babası! Kızınızı korumadınız. “Çocuklarını bırakıp gelirsen boşanabilirsin, yoksa gelme!”dediniz. Bir anne nasıl kopardı çocuklarından? Düşünmediniz. Tek başına bıraktınız yavrunuzu. Tek başına savaştı sizin gibi düşünenlerle. Elinde iki emzik kalana kadar. Şimdi size de kızgın Dilek. Dilek haklı. Dilek’in bağrı yanıyor. Söndürebilir misiniz bu ateşi? Artık istemediğiniz o iki küçük çocuk yok Dilek’in yanında. Ama Dilek de yok artık.

 

Bir de bu acıya rağmen hala utanmadan “devlet biraz da erkekleri düşünsün!”diyen kaynı var Dilek’in. Yazıklar olsun sana da. Vicdanın kurumuş senin. İnsanlığın kalmamış. Senin gibi düşünenlere de yazıklar olsun. Zaten bu kafa yapısı değil mi canımızı yakan, kanunları uygulatmayan? Birçok insan senin gibi düşündüğü için bugün bu acıyı yaşıyoruz. Kanunu uygulayanlar da senin gibi düşündüğü için Dilek derdini anlatamadı, Dilek’i ve yavrularını korumadılar. Şimdi Dilek soruyor: “Ben kimden hesap sorayım?” Yıllardır sıradan vatandaşından kanun uygulayıcısına, her kesime eğitimler veriyoruz hala anlatamıyoruz, öğretemiyoruz. Önce şu zihniyetinizi değiştirin. Şiddet gören kadın “ne yaptı da şiddeti hak etti?” bakışından kurtulun artık. Akşam vakti sokaktaki kadına “yollu” gözüyle bakmaktan kurtulun, boşanmış kadına “dul” demekten, müsait kadın olarak görmekten kurtulun! Kadının kıyafetini tahrik alameti olarak görmekten, görenleri savunmaktan vaz geçin artık. Tecavüzcüyle, katille empati yapmayı bırakın.

 

“Kaç kere istedim boşanamadım bu adamdan” diyor Dilek. “Çünkü dul diyeceklerdi bana. Kötü gözle bakacaklardı. Oysa boşanmak günah mı, şiddet görmeye devam mı etseydim?” diyor. Hepimiz günahkârız. Hepimiz suçluyuz bu cinayette. Dilek’e, Dileklere bu sıfatları yakıştırdığımız için, kınadığımız için, bu kötü kaderde hepimizin parmağı var.

 

“İki gün sonra hepiniz unutacaksınız bunları”diyor Dilek. Evet unutacağız. Ama Dilek’in bedduası peşimizi bırakmayacak. Şimdi kaçın bakalım bu lanetten, bu bedduadan, kaçacak yer bulabilecek misiniz?!

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lalehaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.