Sitenin sağında bir giydirme reklam

Cehennemden Kurtuluş Ayı Ramazan

ASAYİŞ 26.06.2016 - 13:23, Güncelleme: 01.08.2022 - 12:48
 

Cehennemden Kurtuluş Ayı Ramazan

İyilik, güzellik, uygun ve güzel olanı en güzel ve kusursuz bir şekilde yapmak. İhsan; Allah'ın huzurunda olduğunu onu gönül nuruyla görüyormuş gibi tasavvur ederek kulluk vazifelerini yerine getirmek.
NEBE   Rahman ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. 1. Birbirlerine neyi soruyorlar?  2. O büyük haberden mi?  3. (İnanıp inanmamakta) ayrılığa düşmektedirler.  4. Hayır! Anlayacaklar!    5. Yine hayır! Onlar anlayacaklar!   6. Biz yeryüzünü bir döşek, yapmadık mı?   7. Dağları da birer kazık.   8. Sizi çifter çifter yarattık.    9. Uykunuzu bir dinlenme kıldık.    10. Geceyi bir örtü yaptık.    11. Gündüzü de çalışıp kazanma zamanı kıldık.    12. Üstünüzde yedi kat sağlam göğü bina ettik.    13. (Orada) alev alev yanan bir kandil yarattık.    14. Sıkışan bulutlardan şarıl şarıl akan sular indirdik.    15. Size tohumlar, bitkiler, yetiştirmek için    16. Ve ağaçları(birbirine) sarmaş dolaş bahçeler.    17. Şüphesiz hüküm günü vakit olarak belirlenmiştir.    18. Sûr'a üflendiği gün, bölük bölük Allah'a gelirsiniz.    19. Gökyüzü açılır ve orada pek çok kapılar oluşur;    20. Dağlar yürütülür, serap haline gelir.    21. Şüphesiz, cehennem pusuda beklemektedir.    22. Azgınların barınacağı yerdir (cehennem).    23. (Azgınlar) orada çağlar boyu kalacaklar ,    24. Orada bir serinlik ya da (susuzluk gideren) bir içecek tatmazlar,    25. Kaynar su ve irin (tadarlar).   26. Ancak (dünyada yaptıklarına) uygun karşılık olarak.   27. Çünkü onlar hesap gününü (geleceğini) ummazlardı.    28. Bizim âyetlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı.    29. Biz ise her şeyi bir kitapta sayıp yazmışızdır.   30. Tadın! Bundan sonra yalnızca azabınızı arttıracağız.    31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü vardır.   32. Bahçeler, bağlar,    33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,    34. Ve içki dolu kâse(ler) .   35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler.   36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır.   37. O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. O, rahmândır. O gün insanlar O'na karşı konuşmaya yetkili değillerdir.   38. Ruh (Cebrail) ve melekler saf saf olup durduğu gün, Rahmân'ın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar; konuşan da doğruyu söyler.    39. İşte o, kesin olarak gelecek gündür. O halde dileyen Rabbine varan bir yol tutsun.    40. Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün kişi önceden yaptıklarına bakacak ve inkârcı kişi: "Keşke toprak olsaydım!" diyecektir.       PEYGAMBERDEN (SAV) İKTİBASLAR İbni Abbâs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemşöyle buyurdu:       “Bir kimse istiğfârı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona beklemediği yerden rızık verir. (Ebû Dâvûd, Vitir 26. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 57.)   Enes radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle buyururken dinledim dedi: “Allah Teâlâ şöyle buyurdu: Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım. Ey Âdemoğlu! Günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa, sonra da benden affını dilesen, seni affederim. Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla karşıma gelsen; fakat bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan, şüphesiz ben de seni yeryüzü dolusu bağışla karşılarım.”   (Tirmizî, Daavât 98. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 172. 443’de geçmişti)   ESMA ÜL HÜSNA EL-BEDİ (celle celâluhu): Emsalsiz, hayret verici âlemler yaratan.   RAMAZAN SÖZLÜĞÜ İHSAN İyilik, güzellik, uygun ve güzel olanı en güzel ve kusursuz bir şekilde yapmak. İhsan; Allah'ın huzurunda olduğunu onu gönül nuruyla görüyormuş gibi tasavvur ederek kulluk vazifelerini yerine getirmek. Bu anlamda ayet-i kerimede "öyle değil! Kim Muhsin olduğu halde kendini Allah'a teslim ederse, onun mükafatı Rabbinin katındadır" (el-Bakara, 2/112). İnanç ve gönül planında ihsan ve teslimiyet Allah'ın kullarından istediği kurtuluş beraatıdır. Anne-baba hakkındaki tavsiyelerde de onlara "ihsan" ile davranılması istenmiştir (bk. el-Bakara, 2/73; en-Nisa, 4/36; el-En'âm, 6/151; el-İsrâ, 17/32). İhsan yalnız ibadetle ilgili meselelerde mü'minin yükümlü olduğu bir sorumluluk değil, bütün söz ve işlerindeki değişmez tavrıdır. Hz. Peygamber "Allah her şeyde ihsan ile davranılmasını kullarının üzerine gerekli kılmıştır. Bundan dolayı "öldürdüğünüzde güzel davranın, hayvanların kesiminde güzel davranın" (Müslim, Sayd, 57; Ebû Dâvud, Edâhî, 11; Tirmizî, Diyat, 14; Nesai, Dahaya, 22, 26; İbn Mace, Zebâih, 3) buyurmuştur. Yapıları iyiliklerin hasbî ve Allah rızası için olmasının gerekliliğine de işaret eden Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur:"İnsanlar bize iyi davranırsa onlara iyilik yaparız şayet kötü davranırlarsa onlara kötülük yaparız diyen şahsiyetsizlerden olmayın. Kendinizi, insan/ar iyi davranırsa onlara iyilikle mukabele etmeye, şayet kötülük yaparlarsa onlara aynıyla karşılık vermeye alıştırın" (Tirmizî, Birr, 63). Yapılan iyiliğin ve ihsanın inkar edilmesi hoş görülmemiş, birtakım insanların yapıları iyilikleri inkâr etmelerinin kendilerinin cehenneme girmesine sebep olan bir haslet olduğu bildirilmiştir. Kocalarını ve kocalarının iyiliklerini inkar eden kadınların cehenneme gireceği bildirilmiş (bk. Buhari, İman, 21; Kusuf, 9; Müslim, Kusuf, 17). İhsanın insanlar arasındaki münasebetlerdeki etkisi ve önemi anlatılmıştır. İnsanlara güzellikle davranan, Allah'a kulluk yaparken kulluğun gereği olan; kulluk yapıları zatı iyi tanımanın gereklerini yerine getiren muhsinlerin Allah'ın rahmetine çok yakın olduğunu Hz. Peygamber (s.a.s) bildirmiştir (Dârimî, Mukaddime, 56).   ASRI SAADETTEN İZLER     ABDULLAH İBN AMR İBN EL-AS   İhlâslı, âbid ve çok tövbe eden... Şimdi kendisinden söz ettiğimiz abid, zâhid ve çok tövbe eden şahıs Abdullah İbn Amr İbn el-As'tır...     O bütün zamanını ve hayatını ibadete vermişti... O, imanın tadıyla kendisinden geçmiş ve artık gece gündüz onun kulluk ve ibadetine yetmez olmuştu.,.       O, babasından önce Müslüman olmuştu. Sağ elini biat etmek üze­re Rasûlüllah'ın (s.a.v.) sağ eline verdiğinde kalbi parlak sabah gibi Al­lah'ın nuruyla ve ona itaatin nuruyla aydınlanmıştı...       Önce, azar azar inen Kur'ân'a yöneldi. Kur'an'ın bazı âyetleri in­diğinde onları ezberleyip anlamaya çalışırdı. Kur'ân tamamlandığında o da tamamını ezberlemişti... Onu, sadece mahfuz bir kitabı iki kapağı arasında toplayan güç­lü bir hafıza meydana getirmek için ezberlemiyordu...     Aksine, kalbinin onunla şenlenmesi ve bundan sonra onun itaat­kâr kulu olması için ezberliyordu. Onun helâl kıldığını helâl kılar, ha­ram kıldığını haram kılar. Davet ettiği her şeyde ona icabet eder son­ra, olgun meyveleri olan bahçelerinde mutlu, ayeti kerimelerinin ver­diği sevinçten gönlü rahat, uyandırdığı haşyetten gözü yaşlı olarak Kur'ân okumaya ve onu düşünmeye yönelir!     Abdullah bir ermiş ve âbid olmak için yaratılmıştı. Dünyada hiç­bir şey onu bu yaratıldığı halden uzaklaştırmaya kadir değildi... İslâm ordusu, kendilerine savaş açan müşriklerle karşılaşmak üzere bir cihada çıktığı zaman onu bir sevgilinin ruhuyla ve bir aşı­ğın ısrarıyla şehidliği temenni ederek safların önünde buluruz!...     Savaş bitince onu nerede görürüz? Ya camide, ya da evindeki seccadesinde, gündüz oruçludur, gece ayaktadır (yani namaz kılmaktadır). Dili, helâl da olsa dünya kelâmın­dan hiçbir sözü bilmez. Ancak onun dili, Kur'ân'ını okurken, ona olan hamdini yaparken veya günâhından dolayı istiğfar ederken Allah'ı zik­retmekten dolayı daima ıslaktır... İnsanları Allah'a ibadete davet etmeye gelmiş olan Rasûlüllah'ın, (s.a.v.) Abdullah'ın aşırı ibadet etmesine engel olmak için duruma müdahale etme ihtiyacını duyması, onun kulluk ve ibadetinin boyutlarını anlamamıza kâfidir!... Öyle olunca, Abdullah İbn Amr'ın hayatı hakkında alınacak dersi iki yönünden birisi, kulluk ve doğruluğun en ileri derecelerine ulaşma­da insan ruhunu coşturan üstün bir gücü ortaya çıkarmak ise, diğer yönü de bütün üstünlük ve olgunluğu aramada i'tidâl ve orta yolu ta­kip etmede dinin titizliğidir, böylece ruh arzu ve özlem içinde kalır...  
İyilik, güzellik, uygun ve güzel olanı en güzel ve kusursuz bir şekilde yapmak. İhsan; Allah'ın huzurunda olduğunu onu gönül nuruyla görüyormuş gibi tasavvur ederek kulluk vazifelerini yerine getirmek.

NEBE

 

Rahman ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.


1. Birbirlerine neyi soruyorlar? 


2. O büyük haberden mi? 


3. (İnanıp inanmamakta) ayrılığa düşmektedirler. 


4. Hayır! Anlayacaklar! 
 

5. Yine hayır! Onlar anlayacaklar!
 

6. Biz yeryüzünü bir döşek, yapmadık mı?
 

7. Dağları da birer kazık.
 

8. Sizi çifter çifter yarattık. 
 

9. Uykunuzu bir dinlenme kıldık. 
 

10. Geceyi bir örtü yaptık. 
 

11. Gündüzü de çalışıp kazanma zamanı kıldık. 
 

12. Üstünüzde yedi kat sağlam göğü bina ettik. 
 

13. (Orada) alev alev yanan bir kandil yarattık. 
 

14. Sıkışan bulutlardan şarıl şarıl akan sular indirdik. 
 

15. Size tohumlar, bitkiler, yetiştirmek için 
 

16. Ve ağaçları(birbirine) sarmaş dolaş bahçeler. 
 

17. Şüphesiz hüküm günü vakit olarak belirlenmiştir. 
 

18. Sûr'a üflendiği gün, bölük bölük Allah'a gelirsiniz. 
 

19. Gökyüzü açılır ve orada pek çok kapılar oluşur; 
 

20. Dağlar yürütülür, serap haline gelir. 
 

21. Şüphesiz, cehennem pusuda beklemektedir. 
 

22. Azgınların barınacağı yerdir (cehennem). 
 

23. (Azgınlar) orada çağlar boyu kalacaklar , 
 

24. Orada bir serinlik ya da (susuzluk gideren) bir içecek tatmazlar, 
 

25. Kaynar su ve irin (tadarlar).
 

26. Ancak (dünyada yaptıklarına) uygun karşılık olarak.
 

27. Çünkü onlar hesap gününü (geleceğini) ummazlardı. 
 

28. Bizim âyetlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı. 
 

29. Biz ise her şeyi bir kitapta sayıp yazmışızdır.
 

30. Tadın! Bundan sonra yalnızca azabınızı arttıracağız. 
 

31. Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü vardır.
 

32. Bahçeler, bağlar, 
 

33. Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, 
 

34. Ve içki dolu kâse(ler) .
 

35. Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler.
 

36. Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır.
 

37. O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. O, rahmândır. O gün insanlar

O'na karşı konuşmaya yetkili değillerdir.
 

38. Ruh (Cebrail) ve melekler saf saf olup durduğu gün, Rahmân'ın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar; konuşan da doğruyu söyler. 
 

39. İşte o, kesin olarak gelecek gündür. O halde dileyen Rabbine varan bir yol tutsun. 
 

40. Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün kişi önceden yaptıklarına bakacak ve inkârcı kişi: "Keşke toprak olsaydım!" diyecektir.

 

 

 

PEYGAMBERDEN (SAV) İKTİBASLAR

İbni Abbâs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemşöyle buyurdu:

 

 

 

“Bir kimse istiğfârı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona beklemediği yerden rızık verir.

(Ebû Dâvûd, Vitir 26. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 57.)

 

Enes radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle buyururken dinledim dedi:

“Allah Teâlâ şöyle buyurdu:

Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım.

Ey Âdemoğlu! Günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa, sonra da benden affını dilesen, seni affederim.

Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla karşıma gelsen; fakat bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan, şüphesiz ben de seni yeryüzü dolusu bağışla karşılarım.”

 

(Tirmizî, Daavât 98. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 172.

443’de geçmişti)

 

ESMA ÜL HÜSNA

EL-BEDİ (celle celâluhu): Emsalsiz, hayret verici âlemler yaratan.

 

RAMAZAN SÖZLÜĞÜ

İHSAN

İyilik, güzellik, uygun ve güzel olanı en güzel ve kusursuz bir şekilde yapmak. İhsan; Allah'ın huzurunda olduğunu onu gönül nuruyla görüyormuş gibi tasavvur ederek kulluk vazifelerini yerine getirmek. Bu anlamda ayet-i kerimede "öyle değil! Kim Muhsin olduğu halde kendini Allah'a teslim ederse, onun mükafatı Rabbinin katındadır" (el-Bakara, 2/112). İnanç ve gönül planında ihsan ve teslimiyet Allah'ın kullarından istediği kurtuluş beraatıdır. Anne-baba hakkındaki tavsiyelerde de onlara "ihsan" ile davranılması istenmiştir (bk. el-Bakara, 2/73; en-Nisa, 4/36; el-En'âm, 6/151; el-İsrâ, 17/32).

İhsan yalnız ibadetle ilgili meselelerde mü'minin yükümlü olduğu bir sorumluluk değil, bütün söz ve işlerindeki değişmez tavrıdır. Hz. Peygamber "Allah her şeyde ihsan ile davranılmasını kullarının üzerine gerekli kılmıştır. Bundan dolayı "öldürdüğünüzde güzel davranın, hayvanların kesiminde güzel davranın" (Müslim, Sayd, 57; Ebû Dâvud, Edâhî, 11; Tirmizî, Diyat, 14; Nesai, Dahaya, 22, 26; İbn Mace, Zebâih, 3) buyurmuştur. Yapıları iyiliklerin hasbî ve Allah rızası için olmasının gerekliliğine de işaret eden Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur:"İnsanlar bize iyi davranırsa onlara iyilik yaparız şayet kötü davranırlarsa onlara kötülük yaparız diyen şahsiyetsizlerden olmayın. Kendinizi, insan/ar iyi davranırsa onlara iyilikle mukabele etmeye, şayet kötülük yaparlarsa onlara aynıyla karşılık vermeye alıştırın" (Tirmizî, Birr, 63).

Yapılan iyiliğin ve ihsanın inkar edilmesi hoş görülmemiş, birtakım insanların yapıları iyilikleri inkâr etmelerinin kendilerinin cehenneme girmesine sebep olan bir haslet olduğu bildirilmiştir. Kocalarını ve kocalarının iyiliklerini inkar eden kadınların cehenneme gireceği bildirilmiş (bk. Buhari, İman, 21; Kusuf, 9; Müslim, Kusuf, 17). İhsanın insanlar arasındaki münasebetlerdeki etkisi ve önemi anlatılmıştır.

İnsanlara güzellikle davranan, Allah'a kulluk yaparken kulluğun gereği olan; kulluk yapıları zatı iyi tanımanın gereklerini yerine getiren muhsinlerin Allah'ın rahmetine çok yakın olduğunu Hz. Peygamber (s.a.s) bildirmiştir (Dârimî, Mukaddime, 56).

 

ASRI SAADETTEN İZLER



 

 

ABDULLAH İBN AMR İBN EL-AS

 

İhlâslı, âbid ve çok tövbe eden...

Şimdi kendisinden söz ettiğimiz abid, zâhid ve çok tövbe eden şahıs Abdullah İbn Amr İbn el-As'tır...

 

 

O bütün zamanını ve hayatını ibadete vermişti...

O, imanın tadıyla kendisinden geçmiş ve artık gece gündüz onun kulluk ve ibadetine yetmez olmuştu.,.

 

 

 

O, babasından önce Müslüman olmuştu. Sağ elini biat etmek üze­re Rasûlüllah'ın (s.a.v.) sağ eline verdiğinde kalbi parlak sabah gibi Al­lah'ın nuruyla ve ona itaatin nuruyla aydınlanmıştı...

 

 

 

Önce, azar azar inen Kur'ân'a yöneldi. Kur'an'ın bazı âyetleri in­diğinde onları ezberleyip anlamaya çalışırdı. Kur'ân tamamlandığında o da tamamını ezberlemişti...

Onu, sadece mahfuz bir kitabı iki kapağı arasında toplayan güç­lü bir hafıza meydana getirmek için ezberlemiyordu...

 

 

Aksine, kalbinin onunla şenlenmesi ve bundan sonra onun itaat­kâr kulu olması için ezberliyordu. Onun helâl kıldığını helâl kılar, ha­ram kıldığını haram kılar. Davet ettiği her şeyde ona icabet eder son­ra, olgun meyveleri olan bahçelerinde mutlu, ayeti kerimelerinin ver­diği sevinçten gönlü rahat, uyandırdığı haşyetten gözü yaşlı olarak Kur'ân okumaya ve onu düşünmeye yönelir!

 

 

Abdullah bir ermiş ve âbid olmak için yaratılmıştı. Dünyada hiç­bir şey onu bu yaratıldığı halden uzaklaştırmaya kadir değildi...

İslâm ordusu, kendilerine savaş açan müşriklerle karşılaşmak üzere bir cihada çıktığı zaman onu bir sevgilinin ruhuyla ve bir aşı­ğın ısrarıyla şehidliği temenni ederek safların önünde buluruz!...

 

 

Savaş bitince onu nerede görürüz? Ya camide, ya da evindeki seccadesinde, gündüz oruçludur, gece ayaktadır (yani namaz kılmaktadır). Dili, helâl da olsa dünya kelâmın­dan hiçbir sözü bilmez. Ancak onun dili, Kur'ân'ını okurken, ona olan hamdini yaparken veya günâhından dolayı istiğfar ederken Allah'ı zik­retmekten dolayı daima ıslaktır...

İnsanları Allah'a ibadete davet etmeye gelmiş olan Rasûlüllah'ın, (s.a.v.) Abdullah'ın aşırı ibadet etmesine engel olmak için duruma müdahale etme ihtiyacını duyması, onun kulluk ve ibadetinin boyutlarını anlamamıza kâfidir!...

Öyle olunca, Abdullah İbn Amr'ın hayatı hakkında alınacak dersi iki yönünden birisi, kulluk ve doğruluğun en ileri derecelerine ulaşma­da insan ruhunu coşturan üstün bir gücü ortaya çıkarmak ise, diğer yönü de bütün üstünlük ve olgunluğu aramada i'tidâl ve orta yolu ta­kip etmede dinin titizliğidir, böylece ruh arzu ve özlem içinde kalır...

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lalehaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.