Türk Eğitim Sen Başkanı Urgenç ‘’Korku İmparatorluğunu Yenemedik’’
Türk Eğitim Sen Başkanı Tayfur Urgenç yaptığı yazılı açıklamada Korku İmparatorluğuna karşı yetkiyi kaybettik dedi.
Nevşehir Türk Eğitim Sen Şube Başkanı Tayfur Urgenç yaptığı yazılı açıklamada türk Eğitim Sen sendikası olarak yetkiyi kaybettik dedi ve yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:
‘’Türk Eğitim Sen kurulduğu yıldan beri Nevşehir'de yetkili sendika olarak faaliyetlerini sürdürmekteydi. Eğitimcinin özlük ve mali haklarının geliştirilmesi için Nevşehir'de üyelerinden yani öğretmenler odasından, hizmetli odasından, akademisyen çalışanlardan, memurlardan aldığı güç ve ışık ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Ancak geçen yıl yaşanan olağanüstü gelişmeler hak, hukuk, adalet, başarı gibi kavramların yerini, sarı sendika, yandaşçılık, yalakalık, tetikçilik, tutma, vb. unvanlar alınca sendikacılık ve STK'nın özgürlüğü ve güvenirliği ayaklar altına alındı. Bu şartlar altında Türk Eğitim Sen ilkeli ve onurlu sendikacılık anlayışından taviz vermeden hep doğruları söyleyerek eğitim çalışanından aldığı güç ile çalışmalarına devam etti. Nevşehir'de şuan itibari ile 1574 üye ile dimdik ayakta durmaktadır. Üyelerinin ve eğitim çalışanlarının özlük ve mali haklarını korumaya ve geliştirmeye üyelerinin yanında yer almaya devam etmektedir. Genel Başkanımız İsmail KONCUK Bey’in “Kimseyi ezerek üye yapmayın. Bizim ezilmiş insanlara ihtiyacımız yok. Bu milletin başı dik insanlara ihtiyacı var.” sözünü sendikal çalışmamızda temel anlayış kabul ederek eğitim çalışanları ile buluştuk.
Bizler her zaman eğitimcinin yanındayız, sorunları çözmek ve söylemek temel görevimizdir. Birileri gibi ağababalarının koltuklarının altında yaşayarak, eğitim çalışanlarını esir hale getirmiyoruz. Bizzat çalışanın haklarını işverene karşı korumaya ve geliştirmeye çalışmaktayız. Daha dün Bursa'da yaşanan işçi eylemlerinde sendikalara olan güvensizlik bunalımı yani işveren karşısında işçiyi savunmak yerine işverenle işbirliği içinde hareket edenleri gördük. Soma'da yaşanan felaket karşısında çalışanın yanında olması gereken sendikaya karşı çalışanların tepkisini de gördük. Tüm bu örnekler yaşanırken, Memurun hakları bir bir elinden alınırken, "KORKU İMPARATORLUĞU” kuran bir sendika türedi. Stajer öğretmenlere bize üye olmazsanız Stajerliğiniz kalkmaz, Müdürlere, müdür yardımcılarına bize üye olmazsanız görevden alırız daha da ileri giderek Türk Eğitim Sen'den en az iki üye istifa ettirmezseniz görevinize son veririz. Hastanede taşeron işçinin akrabasına bize üye olmazsanız işten çıkartırız. vb. baskı ve anlayışıyla mücadele ettik. Milli Eğitim Müdürleri, Okul Müdürleri, Şube müdürleri, Encümen üyeleri, Siyasi partinin ilçe temsilcileri, Milletvekilleri, Mahalle muhtarları, Cemaatler eğitimin içinde yönetici atamalarına müdahil oldular, atama yaptılar algısıyla, KUL HAKKI YİYEN VİCDANSIZLARLA, KARİYERİ VE LİYAKATİ YOK SAYAN BİR ZİHNİYETLE mücadele ettik. Üyelerimiz ders programlarıyla, rotasyonla, sürgünle tehdit edildi ve edilmektedir. Tarih bu yaşanan gelişmeleri not etti. İkna odalarından korku odalarına dönüşen bir anlayışla eğitim yap-boz tahtasına çevrildi. Ergenekon, paralel yapı suçlamasıyla vesayeti eleştirenler, şu anda Türkiye’de vesayetin kralını oluşturdular. 12 Eylül döneminde dahi yaşanmayan kanunsuzluklar, insan hakları ihlali yaşanıyor. Yargı, bağımsızlığını kaybetmiş ve açıkça siyasi kararlar veriyor. Yargı kararları uygulanmıyor. Yüreğiniz varsa, çıkın her türlü vesayete karşı olun. Yargı kararlarını uygulayarak vicdanları rahatlatın, ötekileştirmeye ve kutuplaştırmaya son verin.
Adaletsizlik ve hukuksuzluğun yaşam tarzı olduğu günümüzde birileri çıkıp ganimet paylaşımına başladı. Makamları bir ganimet olarak yandaş, tutma ve tetikçilere lütuf olarak sunmaya başladılar. Bunlar toplumda ve okullarda çocuklarımıza KUL HAKKI'nı, adaleti ve etik ilkeleri hangi yüzle anlatacaklardır. Eğitim çalışanına yapılmayacak uygulamalarla karşı karşıya kaldık. Ahlaksız tekliflerle, karşısına gelen sarı sendikaya, Türk Eğitim Sen'e üye olmak şereftir, günlük menfaat için şerefimden taviz vermem diyenler oldu. Eğitim çalışanı olduğunu, ahlakı ve etiği hatırlatanlar oldu. Dik ve onurlu duranlar oldu. Tüm bunların yanında yüreklerindeki korkuyu silemeyenler, korku imparatorluğuna yenik düşenler oldu.
Üyelerimize hep iyi ve güzeli anlattık, Türkiye'nin geleceği için birlikte yürümemizin huzur vereceğini, hak arama mücadelesinde destek olmalarını, özlük ve mali haklarımızın
savunulmasında kamuoyu oluşturulmasında işverene karşı bize güç vermelerini öğretmenler odasında, hizmetli odalarında, memur odalarında anlattık. Aylık ortalama 70 kurumumuza ziyaret gerçekleştirdik. Yıl boyunca tüm arkadaşlarımızla en az iki defa yüz yüze görüştük. Talimat ve emirle üye yapmadık. Hiç bir eğitim çalışanına baskı ve zulüm uygulamadık. Eğitim çalışanının huzurlu geçireceği her bir günü için yönetim kurulumuz olarak karşılık beklemeden gece gündüz çalıştık. İnsanların yüreklerine korku salmadık. Zulüm etmedik. Günü ve zamanı geldiğinde bu zulmü yapanlardan zulme ortak olanlardan hukuk önünde hesap sormakta bizim üyelerimize verdiğimiz şeref sözümüzdür. Oluşturulan bu yapay korku imparatorluğu elbet bir gün sona erecektir. Adalet geç de olsa mutlaka tecelli edecektir. Adalet’in sadece parti ismi olmadığını herkes anlayacaktır. Yılmayacağız, yıkılmayacağız, eğitim çalışanları ile birlikte daha güzel Türkiye için daha güzel bir gelecek için çalışmaya devam edeceğiz. Bizler sesimizi kısmayacağız, kamu çalışanlarını ve milletimizi tehdit eden tüm olayların üzerine korkusuzca gideceğiz. Tüm üyelerimize ve eğitim çalışanlarına teşekkür eder, geleceğin ancak iyi eğitim almış bir gençlik ile inşa edilebileceği düşüncesiyle, üyelerimizin özlük ve mali haklarının iyileştirilmesi için sınırsız bir mücadele azmi ile çalışacağımızı kamuoyu ile paylaşmaktan gurur duyarız. “Evlatlarımıza makam, mevki değil mücadelemizin şerefini bırakacağız.”